28 Mart 2010 Pazar

Deep Purple'a...

Bu şarkıyı ne zaman dinlesem solo kısmında gözlerimi kapatıp uçtuğumu hayal ediyorum. Bu şarkıdan başkası böyle bir his uyandırmadı bende. O yüzden araba kullanırken falan dinlemeye kokuyorum. Sonuna kadar yüklenip bir yere girerim kesin.

Deep Purple grubu bu şarkıyı yaparken ya da gitarist bu soloyu atarken düşünüyor muydu acaba böyle şeyler. Gözlerini kapatıyor muydu gitarist. Çok acımasızlar insanlar etkilenir, ağlar falan diye hiç düşünmüyorlar. Çok ayıp.

"Purpendicular"

24 Mart 2010 Çarşamba

"Marka Merakı"  diye bir şey var ya son yıllarda... Acayip tav olurum. Marka olmasa giymez misiniz?  Nedir bu marka merakı anlamadım! söylentileri gıcık, pislik, lanet, bencil ve şişkodur! İnsanlar neden markayı tercih eder?

Aslında basit açıklaması olan bir konu. Marka ürünlerin tasarımcılar iyi çalışanlardır. Üretildiği kumaş kalitelidir. Çizgisi vardır ve güzeldir. Her marka için söylemiyorum ama şu an çok iyi markalar mevcut. Pasajlardan aldığın kıyafetler günlüktür. Eskiden çek at fotoğraf makineleri vardı ya 36 poz sonra çöpe atıyodun. Heh işte tam öyle. Alırsın giyersin o gün akşam kirli sepeti yerine at çöpe. Yada marka bir t-shirt alırsın aylarca giyebilirsin. Yıkarsın atarsın her şeyi yaparsın. Ama hep seninledir. Sadıktır bir kere :) Giy-at t-shirtleri neden istemezsiniz. Çünkü her insanın en sevdiği t-shirt'i en sevdiği pantolonu en sevdiği ayakkabısı vardır. En sevdiğin t-shirt'ün ilk yıkamadan sonra ezilip-büzüldü bir daha giyemedin. Tanrım bunun adı "Yıkım".

Çoğu insan sadece büyük yazılı marka isimlerini göstermek için alıyor. Sınıfını belli etmek için ama işin özünde böyle düşünenlerde var. Marka demek kalite demektir. Kaliteli şeyler giymek de iyidir. Bir tarzın olur. Ve bir giyim çizgin. Moda önemlidir. Bunun yoluda markadar geçer kim nederse desin. Yazının tam yanında iyi bir tüketici diye bir vidyo izledim (ünlü sosyal paylaşım sitesi:):) facebookta. Markaların bize bunu dayattığını söylüyorlar ama. Onlarla aynı fikirde değilim. Bir denesen sende doğru olduğunu far edeceksin. Ya da biliyorsun belki de..
Çevreden gözlemlediğim kadarıyla yüz güzelliği harika olan kızlar güzel kıyafetleri seçemiyorlar. Yüz güzelliği ortalama olan kızlar ise harika giyiniyorlar... Nedir bunun sebebi? Biraz daha derine inelim...

Yüzü muazzam olan kızların kıyafetlerine mi dikkat edemiyoruz yoksa yüzleri o kadar güzel ki kıyafetlerini mi sönük bırakıyor. Bunların ikisi birer ihtimal. Ama benim inandığım, kendilerine o kadar güveniyorlar ki buna ihtiyaç duymuyorlar. Birbirliyle uyumlu renkler veya yeni moda giysilere ihtiyaçları yok. Yüzleri o kadar güzel ki pijama bile giyseler insanlar onları beğenir...

Bir de yüzü ortalama güzellikte olan kızlara bakalım. Onlarda yüzleriyle kurtamayacaklarını düşünerek iyi giyinmeye mi özen gösteriyorlar acaba. Onları gördüğümüzde kıyafetlerine bakıp "aman tanrım bu nasıl bir tarz" dedikten sonra yüzüne mi bakıyoruz. Benim gibi başka erkekler de vardır. Ben bir bayanda önce ayakkabıya bakıyorum. Ayakkabısı güzel ise o kız güzel giyiniyordur bana göre. İlk görüşte aşk diye birşey olmadığından, yaklaşılabilitesi yüksek kızları bu şekilde tanımlıyorum.

Şimdi sizin aklınızda 2 soru var. Yüz güzelliği mi yoksa yeni moda giyim mi? Bana göre yeni moda giyim. Çünkü insanın dışının çokta önemli olmadığı günlerdeyiz. İçi güzel olcak arkadaş klişesinin harbiden doğruğunun ispatlamış olduğu günler. Bu arada istisnaların kaideyi bozmadığını da hatırlatmamda yarar var. Tanıdığım çok güzel bayanların harika giyindiklerini de gördüm. Ama büyük çoğunluğu bu şekilde der giderim...

22 Mart 2010 Pazartesi

çok garip bir kıpırtı var.
sanki 150 km ile sollarken kamyonu, 

üzerime sigara düşürmüşüm...
düşünsene.
bundan 15 yıl sonra
seni görüyormuşum oyun parkında.
sen kızını sallıyorken salıncakta.
bende oğlumu getirmişim mesela.
sonra birbirimizi fark ediyoruz.
sen kızına "git birazda kumda oyna"
ben oğluma " dikkat et yüksek olandan kayma"
....
eskiden sımsıkı sarılırken sana korkuyormuşum elini sıkmaya.
sende saçını kulağının arkasına atıyormuşsun mahçupça.
sen nasıl gittiğini soruyormuşsun.
ben iyi gitmediğini çaktırmamaya çalışıyormuşum.
sonra birden yağmur yağıyormuş.
çocukları da kapıp giriyormuşuz ilk evin kapısına.
yağmur dinene kadar çocuklar suda zıplıyormuş.
bizde seninle eskilerden konuşuyormuşuz. 
sonra benim çocuk düşüyor ağlıyormıuş.
ne yaptığımızın farkına varıyormuşuz.
birden toparlanıp çocukları da alarak evlerimize gidiyormuşuz.
bir hafta sonra ben geliyormuşum o kapı arasına.
sen yine kızını sallamakta.
sonra yanına geliyormuşum gülerek.
sende bana kocamla tanış diyormuşsun onu iterek.
bende şiir oluyormuşum birden.
gözlerin gözlerine değince, 
felaketim oluyormuş ağlıyormuşum.
o da güldüğü zaman cenazeye benziyormuş.
sonra elimde sana aldığım kitabımla uzaklaşıyormuşum ordan.
sonra birden kafam acıyormuş.
meğerse uyuya kalmışım otobüste.
tümsekten geçerken dayadığım başım çarpmış cama.
ama yine yağmur varmış camda.
etrafa bir bakıyormuşum durağı geçmişim.
muavine bilmemnerede inecektim ben diye bağırıyormuşum.
muavin diyormuş "artık çok geç!" 
artık çok geç. 
artık çok geç. 
kar yağıyordu.
camdan dışarı baktı çocuk.
canı çok sıkılıyordu.
camı açtı odanın içine kar doldu.
o karlardan bir kardan adam yaptı. 
gözlerine zeytinleri koydu.
düğmeler yaptı kıyafetmiş gibi alttaki büyük topa.
çıkardı terliklerini sıkıştırdı alttaki topa.
kocaman göbekli bir adama benzemişti.
bir burnu kalmıştı havuç lazımdı.
camdan aşağıya atlayıp manava gitmek için montunu giydi.
o sırada camdan içeri uçarak bir kız girdi.
elinde bir havuç vardı. 
kardan adamın burnuna yerleştirdi.
çocuk şaşırmıştı.
kardan daha beyaz bir yüzü vardı kızın ama burnu havuç değildi.
sonra koca göbekli kardan adam canlandı.
ho ho ho diyerek geyiklerinin çektiği kızağa binip uzaklaştı.
çocuk kıza büyük bir çorap verdi.
noel geldiği zaman bunu şöminene asıp,
dilek dilersin dedi.
kız çorabı çocuğun kafasına geçirdi. 
sonra çocuğa gülümseyerek "noel baba beni çoktan ziyaret etti" dedi...
Bilgisayarım sanki bir müzik kutusu ve benimde günde 1 jetonum var sanki. En beğendiklerimden bir tanesini açıyorum ve bütün gün sadece o çalıyor. Akşama kadar hemde evet. Değiştirmeye de kıyamıyorum, üşeniyorum da biraz. Eskiden herhangi bir grubun bütün albümlerini listeler baştan aşağıya dinlerdim. Şimdi neden böyle o.O
Bir... Hayat olumlu olguları sevmeyendir.
İki... Yalancı insanlar beynimi sikti.
Üç... Bu aşk denen şey gerçekten çok güç.
Dört... Üşümesin diye kalbini şevkatle ört.
Beş... Aşksız hayat boş beleş.
Altı... İnanır mısın bilmiyorum ama aklım hala sende kaldı.
Yedi... Biliyorsun hiç dinlemedin beni.
Sekiz... Sürekli der dururdun "Biz Ruh İkiziyiz"
Dokuz... Pazar günü gelmeyin evde yokuz.
10... Canımı sıkıyor Ajdar Kon Kon...
11... Yeter a.q!
Teoman'ın 1 Kadın ve 1 Erkek şarkısının sözlerine gerçekten bayılıyorum. Ne kadar doğru değil mi? Çoğu bayan arkadaş erkeklerin duyarsızlığından yakınırlar ama acı çekme görevi sürekli erkeklerin sırtındadır çoğu zaman... Kadın gider erkek içer... İstisnaların kaideyi bozmadığını bir kez daha hatırlatarak söylemeliyim ki kadınlar acımasızdır. Aşık olursanız ve ona bunu fazlasıyla hissettirirseniz size acı çektirmek için elinden geleni yapar... Elinde kızgın demir olan bir adam düşün. Tamam tamam fazla abarttım. Ama yüreğimi yakan o kadım yüzünden mi bilmiyorum. Sizi de uyarmalıyım kadınlara fazla güvenmemelisiniz. Çünkü onlar her sorunda haklı çıkmayı başarırlar. Sizi aldatır karşınıza geçip bir konuşmaya başlar şaşırırsınız. Bir de üzerine ağlamaya başlarsa suçluluk hissedip özür dilersin. Yapar. Kadınlar ve Şeytan arasında ince bir çizgi var!
 

Copyright 2010 Absofuckinlutely....

Theme by WordpressCenter.com.
Blogger Template by Beta Templates.